Ümit Şenesen
Geçtiğimiz aylarda okurlara sunulan Hindistan’da Toplumcu Bir Deneyim: Kerala kitabının alt başlığı Başka Bir Dünya Mümkün! Bu da, İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın ortaya attığı, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ertesinde neoliberallerin yüksek sesle tekrarladığı “Başka seçenek yok” sloganının tam karşıtı. Kitabın yazarı T. M. Thomas Isaac, Kerala eyaletinde iki ayrı önemde toplam on yıl Maliye Bakanlığı yapmış bir komünist, son zamanlarda orada olup bitenleri içeriden bilen bir iktisatçı-akademisyen-siyasetçidir.
KERALA NERESİDİR, NASIL BİR YERDİR?
Kerala, Hint Yarımadası’nın güneydeki ucunun batı kıyısını kaplayan, iktisadi bakımdan pek gelişememiş bir eyalettir. Malayalam dilini konuşanların anavatanıdır. Yüzölçümü Türkiye’nin yaklaşık yarısı, nüfusu 35 milyon kadardır. Halkın yarıdan çoğu, kastlara bölünmüş Hindudur (üst kast yüzde 17, alt kast yüzde 28, dokunulmazlar yüzde 10 olmak üzere toplam yüzde 55). Yüzde 27’si Müslüman, yüzde 18’i Hıristiyan’dır.
Yazar, Kerala’nın siyasi çalkantılarını anlatmaya, 1930’daki Sivil İtaatsizlik Hareketi’yle başlıyor. Kapitalist dünyanın büyük bunalım sancıları, ticarileşmiş tarımın görece iyi olduğu bu bölgeyi de sıkıntıya sokuyor. 1939’da Hindistan Komünist Partisi (HKP) bu eyalette ilk kez ortaya çıkıyor. 1957’de bütün dünyayı şaşırtarak Kerala eyalet meclisi seçimlerinde 3 sandalye farkıyla çoğunluğu elde diyor. Çıkarılan zorluklar aşılıp hükümet kuruluyor. Ama HKP’nin devletin sömürge döneminden kalma işleyişini değiştirip yerinden yönetime ağırlık veren bir düzene geçme girişimleri 1959 başlarında, kilisenin de katıldığı bir antikomünist propagandanın başlamasına yol açıyor. Yazarın deyişiyle “sözde ‘komünist hücre’ düzenine karşı” olan siyasi partilerle cemaat örgütleri, Yeni Delhi’deki merkezi hükümetten, Kerala eyalet hükümetini görevden almasını istiyor, Temmuz sonunda bu istek yerine getiriliyor.
KERALA’DA NELER OLUYOR?
Bundan sonra kitap, heyecanlı bir serüvene dönüşüyor. Özetle, partilerin bir araya gelip oluşturduğu çeşitli cepheler, yaklaşık 40 yıl boyunca, üst üste iki seçim kazanamıyor. Ama 2021’de, HKP ve HKP (Marksist) partilerinin yanı sıra küçük laik partilerden oluşan Sol Demokratik Cephe (SDC), eyaleti beş yıl yönettikten sonra girdiği seçimde, oy oranını yüzde 41’den yüzde 45’e çıkararak olağanüstü bir zafer kazanıyor.
Sol Demokratik Cephe, bu başarısını neye borçludur? Birinci neden, kimseyi dışlamamaktır. SDC, 2006-2021 arasındaki dört eyalet seçiminde ortalama olarak Hindu oylarının yarıdan epey fazlasını, Müslüman ve Hıristiyan oylarının üçte birini alıyor, yani her dine inananlardan da destek buluyor.
Ayrıca, komünist hareketin, sacayağı benzeri yeniden bölüşümcü kalkınma yolundan da söz edilebilir: Birinci ayak, işçiler ve sendikalarla ilgilidir. Toplu pazarlık yoluyla ücretliler bölüşümden daha çok pay alır. İkincisi, tarım üreticilerine ilişkindir. Toprak reformu bölüşümü tarım üreticisinin lehine çevirir. Üçüncüsü, sağlık, eğitim, barınma gibi ana hizmetler kamu tarafından güvence altına alınır.
Bunlardan ilk ikisi Sol’un doğrudan katkısıdır, sonuncusu Sol’un ortaya çıkışından önceye dayanır; ama Sol iktidar bu güvenceleri daha da sağlamlaştırmıştır.
2021’de Kerala’daki okuryazarlık, elektriğe sahip ev, içme suyuna sahip ev oranları, beklenen yaşam süresi, kişi başına gelir gibi birçok gösterge ülke ortalamasının hayli üstüne çıkmış; bebek ölümleri, doğum sırasında anne ölümleri gibi göstergeler de ülke ortalamasının epeyce altına inmiştir.
‘BAŞKA BİR DÜNYA’ İÇİN ALINABİLECEK DERSLER
Yeni liberal politikaların gitgide bozduğu gelir ve gönenç dağılımını düzeltmek, halkın çoğunluğunun yararına kararlar almayı gerektirir. Halkın sağlıklı düşünerek kendi çıkarını kollayabilmesi, sağlam bir eğitim düzeni kurulmasına, herkesin bu eğitime erişebilmesine bağlıdır. Hiçbir kesimin hiçbir açıdan dışlanmaması, herkesin söz hakkını kullanabilmesi, görece daha yoksul ve yoksunların daha çok desteklenmesi zorunludur. Yerel yönetimlerin halkla ilişki kurması, durumu izleyip ihtiyaçları belirlemesi, bunları düzeltecek önlemler alması, merkezden yönetime göre çok daha kolaydır. Küreselleşmekte olan yeni liberal düzenin, bütün bu zorunlulukları görmezden gelerek, halk kitlelerinin daha da büyüyen bölümlerinin yaşamını gittikçe zorlaştırmasına karşılık, az önce belirtilen sacayağı düzeni tam tersine bu kitlelerin yaşamını kolaylaştırmıştır.
Bütün bu geliştirme ve iyileştirmelerin gerisindeki itici güç, demokratik yerinden yönetim ve Halkın Planı Seferberliği’dir. Yerel yönetimler harcama yetkisi istemeden önce, kendilerine ayrılan parayı nasıl kullanacaklarını planlamalıdır. Bu planlama da, yine sacayağı gibi, üç hedefe yöneliktir:
– Karar alma sürecinde halkı en yüksek katılıma özendirerek hiç kimseyi dışlamamak, kısaca katılımcı olmak;
– Şeffaflığı desteklemek için her çalışmayı belgelemek, yani hesap verebilir olmak;
– Bilimsel ve tartışmaya dayanan karar alma süreçlerini kullanmak; yani bilime inanmak.
Kerala’yı yöneten Sol Demokratik Cephe’nin (SDC), Halkın Planı Seferberliği dediği şey de yukarıdaki gibi hazırlanan bir planın, halkın çoğunluğunun yararına uygulanacağına halkı inandırma çalışmasıdır. SDC’nin son eyalet seçimlerini yeniden kazanması, bu seferberliğin amacına ulaştığının göstergesidir.
SDC 2021 sonrası iktidar döneminde, çevre, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, sosyal adalet ve ilerici kültür hedeflerini de işin içine katarak olabilecek en üst düzeye çıkarmayı hedeflemektedir.
Sadece siyasetçilerin değil, her okurun dersler çıkarabileceği bu kitap, Kerala’da olup bitenleri ayrıntılarıyla anlatarak yapılması gerekenleri gözler önüne seriyor. Son bir örnek verelim: 2020’deki Covid-19 salgınının yayılmasını ve buna ilişkin ölümleri sınırlamak bakımından eyaletin gösterdiği başarı göz kamaştırıcıdır. Kerala Sağlık Bakanı, “Korona’yı Öldüren Adam” olarak anılmaktadır.